2 Kasım 2012 Cuma

Tek Çocuk Hiç Çocukmuş

Halt etmiş bunu diyen, yahu ne demek arkadaşım ''hiç '' çocuk,bir insan evladı için,hele de bütün hayatını bölük pörçük eden,seni uykundan eden, kocanla kanka yapan,kankanla ise yollarını ayırtan bir insan evladı için HİÇ denir mi hocam ?
Hele de benim gibi tembelse anası. Tam ek gıdaya başlıyorduk çocuk egzama oldu,doktor dedi sen biraz diyet yap,çocuğa da yaraları geçene kadar hiç bir şey yedirme,gıda alerjisi de olabilirmiş.Aman dedim çocuk sıkıntı çekmesin,ben emziririm,zaten zor işti ek gıda(annem duymasın),yok hazırla et,salça yok,tuz yok,memleketten tereyağı getirt,bu sebze organikmiş, bu tavuk antidepresan kullanmış (bol bol yedim sakinleştim valla :)) ),mevsimini bul ,brokoli koy ,somon bul çorbasını yap, sonra çocuğa ver bir kaşık yesin,üç kaşığı üstüne püskürtsün,ikisini yere döksün,kalanı koca yemez,bana gelmez,hoppp bir sürü emek çöpe boca. Neyse efenime söyleyeyim doktor öyle deyince iyi dedik,baş göz üstüne.Tam 18 ay geçemedik ek gıdaya,sonra çevrenin yoğun baskısı ve yaralarının iyileşmesinden dolayı artık bir şeyler yemesi gerektiğini düşündük bizim beyle. Bu defa çok kasmadık bizim yemeklerle deneyelim dedik ama bizim beyzade ona da burun kıvırdı.Bir iki denedim,yemedi mi verdim memeyi ohh mis.O mutlu ben mutlu ama benim o çok yağlı sütümün yağ oranı düşmüş olacak ki artık bizim ufaklık kilo almamaya başladı.Meme ile ayrılık vakti geldi,çocuğum üzüldü üzülmesine ama ben kahroldum resmen,tembelim arkadaşım zorla değil ya,nasıl yapılacak her gün çeşit çeşit yemek,kim yedirecek.Neyse  biz çok kasmayınca,evde ki yemek çeşitleri de normal akışına biraz et süt eklenip devam edince,çocuğum bulduğunu yedi.Hiç yemek seçmez şimdi.Çocukla bizde sürekli yemek kavgası yapıyoruz ama biraz tersten oluyor bizim kavgamız,çocuğum sürekli elinde ki için  bile ''bu benim anne veymem şana'' diyor,nasıl korkuttuysam artık. Neyse işte şimdi 2.5 yaşa bir kala 19 kilo bizim bebe.

Gelelim uyku meselesine, emerken o da kolaydı ,sesine uyandıkça ver memeyi,iki çeksin hüpletsin,sonra koy yerine.Meme gitti uyku bitti olacak sanmıştım ama bizim bebe orada da bizi yanılttı.Gece koyduk yatağa sabah aldık.Sonra biz taşınınca oturduğumuz evden ve dahi şehirden,oğlanın uyku düzeni bir düzensizlik hali aldı.Neyse ki bir kaç ay aradan sonra,şimdi yine eski seyrinde devam etmekte,gece ağlıyor mu bilmiyorum,ağladığını duymadım,anayım ben ağlarsa duyarım. :) Sabah saat kurmuyoruz,sağ olsun gelip bizi kaldırıyor,''anne kalkın aytık,okula geç kalıyoyuz'' aynen bu cümle eşliğinde uyandırılıyoruz her sabah,dünyanın en güzel çalar saati.

Arkadaşım ben hamile kaldığımı öğrendiğim gün sigarayı bıraktım,çocuk 18 ayına gelene kadar ağzıma içki sürmedim,18 yaştan çağrışım yaptı galiba,18 aylık olması annenin reşitliği bir nevi.Kola içmedim,kahve içmedim,uzunca bir süre kuru fasulye bile yememiştim :) Her neyse o hiç çocuk diye anılan çocuk,bayağa yeme içme düzenime ambargo uyguladı yani.

Tracy,Ferber ve bunun daha bilumum çeşitiyle oğlumla beraber tanıştım,eskiden hafta da bir kitap bitiren ben şimdi günde üç dört kitap deviriyorum :) Çocuk içindekileri ezbere bildiğinden sayfa da atlatmıyor,tembeliz ama anayız işte,oturup okuyoruz oğlumuz belki ilerde dahi neyim olur da biz de yerimizden kalkmadan yaşarız ümidiyle.Yine tembelliğinden yapıyorsun dediğini duyar gibiyim,deme sakın deme valla çok pis dalarım .:)

Gel gelelim sosyal hayat meselesine,valla yemeyi içmeyi,gezmeyi,dost sohbetini çok seven bir insanım. Entelektüelinden tut, hayatında eline bir kitap almamış bir insana kadar kiminle sohbet etsem muhakkak en az 15-20 dakika çocuk ve faideleri konuşmamı yapıyorum,istemsiz gelişti yapabileceğim hiç bir şey yok,verdiğim rahatsızlıktan ötürü özürlerimi bu vesile ile de bir kez daha sunuyorum.Yani hiç olan çocuğun bu anlamda da bir yer işgali söz konusu.Geçenler de çocuğu anamlara satıp (toplamda bir elin parmağını geçmemiştir),bizim beyle sözde başbaşa içmeye kaçtık,ne başbaşası çocuk yanımızda olsa,daha az bahsi geçerdi eminim.

Neyse tembel ananın çocuğu becerekli oluyormuş,kendi yer içer,düşer kalkar bana çok ilişmez evladım amma velakin bu ''hiç'' çocuk lafına gerçekten çok içerledim,bizimkinin adı Devrim ama her çocuk bence o aile için bir devrim...Hayatının içine de soksan,birlikte de yürüsen her yolu çocuk geldi demek hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağının teminatı demektir.

Sevgilerimle benim oğlum hiç de ''hiç'' değil.

Sosyal mesaj içerikli not : cinsiyet üzerinden söylenmiş içi boş özlü sözlere de aynı derece de gıcığım.Cinsiyet ayrımı yapmayın hocam,insanı sevin.

İnsanlar Ölmesin...

Ülkemiz de 52. gününde olan bir açlık grevi var,açlık grevinde ki insanların bir takım siyasi talepleri var.İnsanca yaşamak gibi,ana dilde eğitim görmek gibi ki bu istekler zaten son derece doğal ve karşılanması gereken istekler.Eylemlilik tarzı olarak açlık grevlerini doğru bulmasam da,o kadar insanın sessizce ve göz göre ölüme gitmesine gönlüm razı değil.
Medya üç maymunu oynuyor,manipülatif haberlerle yangına körükle gidiyor.Basında hükümet sözcülerinin haberleri dolaşıyor ''gittik baktık,kimse aç değil'' tarzında ama bugün kötü haberler gelmeye başladı.
52 Gündür Açlık Grevinde olan Erdal EMEC (Diyarbakır D tipi) Ailesiyle telefon görüşmesine bile çıkamadı........Açlık Grevinde ki Mazlum DİLEK'de bilinç kaybı başladı..
 Az önce bir sosyal paylaşım sitesinde okudum bunları.Bu iş çığrından çıkmadan,çözüm üretilmesi gerekiyor artık.İkinci bir hayata dönüş operasyonunu kaldıracak sabır kimsede yok,böyle bir müdahale yaparlarsa çok sert tepkilere hazırlıklı olmalı hükumet. Ölüme değil çözüme ortak olun.

Çocuğum olduktan sonra bu konuda ki duyarlılığım çok farklı bir noktaya geldi.Olayı duygusallaştırıp amacından farklı bir noktayı işaret etmek istemiyorum ama elimde değil yapıyorum.Biz yeterince ölüm gördük,biz yeterince siyasi tutuklu ölümü gördük,artık hiç bir ana evladına ağlamasın istiyorum.Herkes insanca yaşamayı hak ediyor.İnsanca yaşamak bir talep değil,doğumla birlikte elde edilmiş bir haktır.






1 Kasım 2012 Perşembe

Dönerim demiştim :)

Evet sözümde durdum,çocuğu sakinleştirip döndüm hemen.
 Şimdi geçenlerde DeDo'ya bir kitaplık ve resim köşesi yaptım,evet ben yaptım,madem blogum var madem yapmışız, becermişiz neden teşhir etmeyeyim ki dedim kendime :)Evet bloga sadece bunları paylaşmak amacıyla döndüm :D,sürekli başka bloger annelerin bloglarında görüp ne güzel diye iç geçirirdim,çocuklarına kendi elleriyle emek harcayıp bir şey yapmış olmak,tüketim toplumun da üretime zaman ayırmak,çok kıymetli bir çabadır benim için.Ben de yapar mıyım,becerebilir miyiz derken işte aşağıda paylaştığım şeyler çıktı ortaya.Evet yapımı çok basit ve çok az emekle ortaya çıktılar farkındayım ama yine de mutluyum :)

İşte tamamı el yapımı kitaplığımız 
Yapımı :evde atıl durumda bekleyen ahşap çubukları L şeklinde birleştirip,raf elde ettik ve bu rafları duvara monte ettik.

Şimdi de sanat köşemiz (tamam resim köşesi olsun :)) )
Yapımı : İnce halattan ipleri duvara çift taraflı bant ile yapıştırdık ama sağlam olmadığını düşünüp,kanca şeklinde vidaları duvara çaktık ve ipleri bağladık.


İkisinin toplam maliyeti 5 lira civarıydı sanırım.Gayet ekonomik bir çözüm.

Bugünlük bu kadar yeterli sanırım.





Aylardan Sonra

Uzunca bir aranın ardından,tekrar burada olmak çok heyecan verici.Sevgili takipçim Fulya,eminim sabırsızlıkla yeni yazımı bekliyordu :)Şaka bir yana yeniden bir niyet ettim bloga dönmeye.Bakalım bu defa kaç postla yazım hayatıma geri dönüş yapacağım,ben de merak içindeyim :)
Devrim 29 aylık oldu.Bir sürü değişiklik var elbette kendisinde.
 -Kendisi uyuyor.
 -Yemeğini kendisi yiyor.
-Kıyafetlerini çıkarıyor ama henüz sadece donlarını giyebiliyor.
 -Tuvalet olayını hallettik sanırım,ufak tefek kazalarımız var.
-Kreşe başladı,bu başlık başlı başına bir post konusu sanırım.
 -Kreşe alışma sürüceni de bitirdik sanırım.
-Trenleri onun vazgeçilmezi.
-Legolarıyla oynamayı çok seviyor.
-Müzik dinleyip,dans etmeyi çok seviyor.
-Resim yapmayı çok seviyor.
-Suyla oynamayı,dolayısıyla banyoyu çok seviyor.
 -Yemek ayrımı yapmasa da hamur işlerini ve abur cuburu çok seviyor (kime çektiyse :P)
 -İstisnalar olmakla birlikte genel olarak uyumlu sayılabilecek bir ilişkimiz var,en azından biz ona uyduğumuz sürece sorun yaşamıyoruz :)
-Boyu 99 cm, kilosu 18.800 kg. Evet daha 1 metre bile olmayan boyuyla bize çok güzel dersler vermekte,örneğin ;
 Devrim - ''anne gaşoşumu veyiy misin?''(sodayı göstererek)
 Anne- ''al bakalım oğlum gazozunu''
 Devrim -''şoda anne bu şoda !!''
 Anne-'' :S ??? '' :)) bu ve benzeri bir çok diyalog geçiyor bugünlerde aramızda.
 Bugün kreşte öğretmeni ile konuştum,müzik ve dans etkinliklerini çok seven, tüm yemeklerini silip süpüren , favorisi sarı araba olan,Ilgaz arkadaşını bir dakika yalnız bırakmayan bir çocukmuş Devrim :)

 Elini yere vurmuş,ağlama sesi geliyor içeriden. Bakıp geliyorum :))Ciddiyim, geleceğim,en azından niyetim var :P.

19 Ocak 2012 Perşembe

Şuan beynim taksimde olmak istiyor ama kalbim içeride uyuyor


Anne babalığı başından beri çok sevdik,eski hayatımıza eklemlendi Devrim,elbette değişiklikler oldu ama derinden sarsan,Devrim boyutunda değil,revizyon tarzında düzenlemeler oldu hayatımızda.
Her yere birlikte gittik,eskiden ne yapıyorsak aynen devam ettik,hamileyken sürekli tekel çadırlarındaydım mesala,Devrim ilk kez 40 günlükken 2 Temmuzda tanıştı alanla.Gecenin 12 sinde bara da girdik,türkü dinleyip,halay çektik.Rakı balık yapmışlığımız da var sıkça,Bodrum'un salaş meyhanelerinde.Ve dost ziyaretleri,hiç birinden geri kalmadık,dostlarımızı da ağırladık evimizde bolca.Panellere de gittik,kürsü de Devrim de sunum yapan kadar aktifti, hatta çoğu zaman daha aktif :).Yani hiç ayak bağı gibi düşünmedik,yeni yol arkadaşımız,yoldaşımız oldu Devrim bizim.Her gün büyüdü güzelce,sevgisiyle birlikte büyüdü,her girdiği yeri şenlendirdi,herkesi güldürmeyi bildi.Bir tek böyle zamanlarda,orada olamamak çok üzüyor beni,derinden sarsıyor.En çok da Devrim için orada olmam gerektiğini bildiğim halde olamamak,Devrim'in daha özgür yarınlarda büyümesini görmek için bile orada olmam gerekirken olamamak.
İşte o zamanlar biraz daha bileniyorum bunu bize yaşatanlara,çocuğuma en az benim kadar iyi bakacak kreşleri sağlamamış sisteme,eğitimi eşit,ücretsiz,bilimsel yapmayan bu sisteme biraz daha bileniyorum.Her şeye rağmen güzel,çok öğretici ve eğlenceli kavganla birlikte bir oğul büyütmek.Bu vesile ile bir kez daha,Hrant için,özgür gelecek için,çocuklarımız için adalet istiyorum.

2 Ekim 2011 Pazar

Sen büyürken,bunu unutmamam Lazım Devrim

Sürekli değişmek gelişmek isterim ama
Mutlu olamam değişirsem,
Salt sizin bencilliğinizi doyurmak için
Hoşnut da olamam eleştirdiğinizde beni
Sizin gibi düşünmediğim
Ya da görmediğim için sizin gibi...
'Uyumsuz' diyorsunuz bana.
Oysa inançlarınıza her karşı çıkışımda,
Siz de benimkilere karşı çıkıyorsunuz...
Ben aklınızı biçimlendirmeye çalışmıyorum ki...
Kendinizi bulma savaşı veriyorsunuz
Biliyorum ve anlıyorum sizi;
Ama ne yönetmenizi isterim beni,
Ne de akıl vermenizi kabul ederim.
Çünkü kendimi bulma çabasındayım ben de...
Çünkü ben yalnızca bana benzerim...


Leo Buscaglia

Senin birey olduğunu,isteklerinin,arzularının bizimkilerden farklı olduğunu,benim seni doğurduğumu ama senin hayatını senin şekillendirmen gerektiğini,sadece yeri geldiğin de,istediğinde rehberlik etmem gerektiğini,sana ve kararlarına saygı duymam gerektiğini,sen büyürken bunları unutmamam lazım.

26 Eylül 2011 Pazartesi

Yoksa siz hala ötekileştiremediklerimizden misiniz?

Bugünda nurturia da neredeyse gün boyu bunu konuştuk.Sonra ben gece boyu düşündüm,o kadar çok ötekiydim ki,artık nasıl oluyorsa o kadar çok öteki olmak,o kadar ötekiydim işte.Annemin menepoz sanması üzerene aldırılamamışdım bu hayattan.Zamanın da fark etseler zaten gelişimi,doktor,doktorgezip cinayetlerine ortak aramak zorunda kalmayacaklarmış.Sıkıntılı bir gebelikmiş,Çok daha sıkıntılı bir doğum olmuşum,15 saatte makat geliş bir vajinal doğum öyküsü ile başlamış hayatta yaşadığım ilk terslik.Türkiye de kürt olarak doğmuşum,aslında ne türk olabilmişim,ne de kürt kalabilmişim,sonunda ben dünya vatandaşlığını seçip kimlik bunalımından kurtuldum.

Derken ergenlik dönemi,ilk asiliklerimiz,sonra hayata başka bir yerden bakmak,farklı bir dünya mümkün.İşte dünya görüşüm,beni ararken biz olmak,bireyselleşemeden toplumsallaşmak.Yine ötekileşmişim,biz olabilmenin güzelliğini anlatırken hemde.Paylaşmanın zevkini almışım ya bir kere geri dönememişim.

Sonra sen çıktın bu hayattan,sende ötekiydin sorun yoktu bu yüzden.Bu defa ailelerimize çok öteki geldik.Ne yapalım dayanamadık mahalle baskısına evlendik.yok yok yanlış anlaşılmasın,iyi ki evlendik.Önce resmi nikah,ardından dini nikah,az geldi bir de dede nikahı,yetmezse bir de klise de pastör kıysın,al sana çok nikah tek eş.

Apansız esen bir rüzgar,tık tık.Şimdi mi?Ama çok erken derken Devrim geldi.Artık öteki değildik ötekilerdik.Ama biz hiç istemedik,istemedik Devrim'in ötekileştirmesini.Tekerlekli sandalyede oturan arkadaşını,kimliğinden dolayı sorgulanan insanı,hiç tanımadğı ve renginden dolayı ötekileşen canlıyı,ötekileştirmesini hiç istemedik.Biz hep ötekileştirildik,yolda yürürken ötekileştirildik,sınıfta ötekileştirildik,kadın olduğumuz için ötekileştirildik,düşündüğümüz için ötekileştirildik ama hiç kimseyi ötelemedik,hep yanımızı açtık,evimize buyur ettik.Devrim de bunu yapsın istiyoruz.Tahammül zorunluluğundan değil,saygı beklendiğinden değil,insan olduğundan ve insanı tüm insana has özellikleriyle kabul ettiğinden.Devrim ötekileştiremediklerimizden olsun istiyoruz.